30 olmama 30 gün kaldı...
Artık adam akıllı bir blog açıp gerçek bir blogger olma vakti geldi
Hatta neredeyse geçiyordu ki trene atlamış olmaktan mütevellit yaşadığım gecikmeyi es geçebilirim
Bir yerde bir yazıda yazar birisinin kendisine 30 dan önce yazar olmamasını öğütlediğini söylemişti...
Zihnimde kalan ya da kalması için çaba gösterdiğim yazının bu kısmı belki de otuzlarıma vardığımda artık yazmamak için bir bahanem kalmadığını kendime söylemem için özenle bu güne kadar varlığını sürdürdü zihnimde...
ve bu yolda atmaya başladığım o bebek adımlarımda bana yumuşak bir koltuk misali dayanak olup ayakta kalmama yardım edecek gibi görünüyor...
ah yazmak ah ..
yazmanın büyüsünü hepimiz biliriz
ya da o kelimelerin büyüsü müydü?
söyler misiniz tek başına büyülü kelimeler ne işe yarar ha!
dile ya da kağıda dökülmemiş sözcüklerle kim kime büyü yapabilir Tanrı aşkına...
Ve bence yazı sözden daha da büyülüdür zira söz değişir lakin yazı sert bir kaya gibidir kolay kolay değişmez..
Biliriz söz uçar yazı kalır ya hani uçup giden şeyin büyüsü de uçucu olmaz mı o halde sizce de...
oysa kalıcı olan öyle midir?
daha fazla ziyaretçi ile buluşur hem de hep aynı şekilde aynı dimdikliği ile
bu sebeple "söz gümüşse sukut altındır" sözüne "yazı da yakuttur yahu" eklemesi yaparak bu konuya bir virgül koyalım,
Gelelim bu blogda ne yazıp ne yazmayacağıma
ne edip ne etmeyeceğime
ne kadar aralıklarla girip çıkacağıma filan...
menülerim hazır da blogda kategori yok sanırsam, bende etiket olarak eklerim napim
arz ediyorum sevgili meraklı bloğumun menü niyetine düşündüğüm etiketlerini...
- duygu dünyam
- zihin dünyam
- bildiğimiz Dünyamız
- kim olduğum
- kim olduğun
imdilik bu kadarı kafi
yazdıkça açılır zihnim genişler dünyam o zaman muhtemelen eklemlene eklemlene bir hal olur bloğumun da menüsü
ne yazacağım belli oldu bir de ne yazmayacağımı bildireyim
Malatyalı olanların ortak özelliğinin Malatyalı olmaları gibi bir cevap olacak, sıkı durun geliyor
Yazdıklarımın dışında halan her şeyi bir gün yazana değin yazmayacağım
Bu blogla ne mi edeceğim
kendim için:
yazma becerimi geliştirmek
sanal alemde artık kaçınılmaz hale gelen var oluşuma adam akıllı bir kimlik kazandırmak
zihnimde hissettiğim özgürlüğün yansımasını görmek (söz veriyorum otosansür motosansür yok...)
ve dahi sınırlılığımı da gözler önüne sermek
gibi gibi
bide siz meraklılar için ne edeceğime bakalım
merakınızı tatmin etmek
ya da bazen merakınızı kamçılamak
bazen canınızı sıkmak yani hayatın sıkıcılığı hakkındaki duygu ve düşüncelerimi size bulaştırmak
bazen keyiften dört köşe olmanıza katkıda bulunmak
gibi şeyler
imdi de ne etmeyeceğime göz atalım
istikrarsızlık etmeyeceğim
kendimi sansür etmeyeceğim
sizin var olup olmadığınızı dert etmeyeceğim
kendimi ünlü zan etmeyeceğim
bi de bu alakasız olacak ama olsun iyi bir şey hoş görüverin
trafikte küfür etmeyeceğim
geldik en hayati bölüme
hayati derken buradaki sanaldaki varlığımın hayatı anlamında
yani blogun ömrü ve sağlığı için aşırı önemli o husûsî-i evvele
bloga giriş çıkış yapma sıklığı
yani buradaki sanaldaki varlığımı beslemek ve büyütmek için vereceğim emeğe...
bunun cevabının ne olması gerektiğini herkes bilir
bir tohum attıysan toprağa ve istersen o tohum olsun bir gün binler meyve dalda
o vakit hesapsızca emek verir çalışırsın toprakta
arkadaş olursun toprakla
dilinden anlarsın
derdine ona dökersin
işte bu misal buna cevabım,
ideali tanımladık iş iştigale gelince ise yaşayıp göreceğiz
sözüme değil icraatıma bakacaksınız sizlerde...
merakın bol olsun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder